Osmanlı Devleti, kurulduğu zaman küçük bir beylikti. Devletin başında ilk zamanlar bey ya da gazi unvanı ile anılan bir hükümdar bulunuyordu. Osmanlı hükümdarları içinde ilk defa sultan unvanını I. Murat kullanmıştır. Bunların yanı sıra hükümdarlara, han, hakan ve hünkâr da denilmiştir. Osmanlı hükümdarlarının en yaygın kullandıkları unvan, padişah olmuştur.
Padişahlar, devletin kurucusu Osman Beyin soyundan gelirlerdi. Padişahlık, babadan oğula geçmekle beraber, ilk zamanlar bu konuda belli bir veraset sistemi yoktu. Bu durum, eski Türk geleneğinden kaynaklanıyordu. Buna göre, ailenin bütün erkekleri, taht üzerinde hak sahibiydiler. Bu nedenle, her hükümdar değişikliğinde taht kavgaları çıkardı. Tahta çıkan şehzade, egemenlikte hak ileri sürmemeleri için, erkek kardeşlerini öldürtmek zorunda kalıyordu. Bu yöntem, bir saltanat yasası olarak, 17. yüzyıl başlarına kadar devam etti.
17. yüzyıl başlarında I. Ahmet zamanında yapılan bir düzenlemeyle, Osmanlı ailesinin en yaşlı ve olgun olanının tahta geçmesi usulü getirildi. Padişahlar, her konuda çok geniş yetkilere sahip bulunuyorlardı. Önemli konularda, büyük devlet adamlarının düşüncelerini almakla beraber, son kararı yine kendileri verirdi. Divan'a başkanlık etmek (Fatih'le birlikte, bu görev sadrazamlara bırakılmıştır.), ordulara komuta etmek, büyük devlet adamlarını atamak, savaşa ve barışa karar vermek padişahın başlıca görevleriydi. Bu görevlerini yerine getirirken, zamanın şeyhülislâmından fetva alırlardı.